Tek bir karış dahi olsa vatan toprağını vermeyeceğim
II. Bölüm
Avrupa 01/01/2023
Tony Angastiniotis
…Komünistler, EOKA’nın kuruluşundan dışlandıklarına göre, örgütün dışında olduklarına göre, dolayısıyla da içeride olup bitenlerden bilgileri olmadığına göre, nasıl ihanet edebilirler ki?...
Bu suçlarla ilgili gerçeğin esas belgeleri, Yorgos Grivas’ın 25 Ocak 1958’de Kitium Metropoliti Anthimos’a yazdığı mektupta yer almaktadır: “İstesek de istemesek de komünistler bizim düşmanımızdır. Şimdiye kadar olduğu gibi, kararlarıyla milli sorunu etkileme gücüne sahip olmamaları için, siyasi bir varlık olarak onları yok etmek tavsiye edilir.” Komünistlerin öldürülme sebebi budur. Ne de olsa Hitit Grivas, komünistlere karşı nefretini hiçbir zaman gizlemedi ve bunu hem Yunanistan’da hem de Kıbrıs’ta yaptıklarıyla kanıtladı.
Kıbrıslı Türk solcuların TMT tarafından öldürülmesi hiçbir zaman Kıbrıs Türk toplumu öğrencilerinin kulağına gelmediği gibi, bunlar okul müfredatında da yer almaz... Tarihin yarısı, halının altına süpürüldü… Milli zihniyet, kreşten liseye kadar işlenir ve basının büyük bir kısmıyla iş birliği içinde, siyasi kürsülerde yaşam boyu öğrenme olarak devam eder… Özellikle ailenin, üyeleri üzerinde telafi edici bir etkisi yoksa, milliyetçiliğe eğilim kaçınılmazdır…
Milliyetçiler, Thermopile’yi korumak ve ırkın saflığını muhafaza etmek için ulusun kurtarıcıları olduklarına inanırlar… Kendilerine göre, tarihsel gerçeği halka açıklayabilecek ve yorumlayabilecek olanlar, sadece onlardır... “Vatan- Din- Aile” sloganıyla, topluma, milliyetçiliğin millet sevgisi olduğu mesajını vermeye çalışırlar. Dolayısıyla da milletini ve vatanını sevmenin neresi yanlış?
Kültüründe gamalı haçları ön plana çıkaran, faşist selamları benimseyen, hatta bunları antik Yunan sembolü olarak sunan bu milliyetçilik, ne kadar “masum” ve “vatanseverdir”? Milliyetçi futbol kulüplerinin taraftarlarının duvarlarına ve pankartlarına yazılan “EOKA B tekrar vur” gibi sloganların, darbe ve savaş anılarının halkın hafızasında hala taze olduğu bir Kıbrıs’ta yeri nedir? Milliyetçiliğin ifade ettiği tüm bu ırkçı ve yabancı fobisi söylemin, korunduğu varsayılan Hıristiyan değerleriyle ne alakası var?
Milliyetçi Kıbrıs Rumlarının büyük bir tutkuyla ilan ettikleri “Tek bir karış dahi olsa vatan toprağını vermeyeceğim” ifadesi ne anlama gelir? Kıbrıs vatanı kimdir? Toprağı ve insanları değil midir? Siyasi ideolojisi, dini inançları ve ırksal kökeni ne olursa olsun, tüm sakinleri değil midir? Kıbrıslı Türkler, Ortodoks inancını benimsemedikleri veya kendilerini ırksal olarak Yunanistan’a bağlı hissetmedikleri için vatan değil midirler? Ortodoks Hristiyan olmayan veya Yunanistan ile Enosis vizyonunu benimsemeyen Kıbrıslılar, vatan değil midir?
Ne yazık ki darbe ve işgalde ölen Kıbrıslılar indirgenmiş vatandır ve bu indirgeme, sözde yemini tutanlardan gelmiştir. Milliyetçilerin görüşlerine katılmayanlara yönelik tehdit ve şantajlar vatanseverlik değildir ve antik Yunan demokrasi fikrinin ruhuyla da ilişkili değildir. Eğer böyle bir davranış herhangi bir şeyle ilişkilendirilebilirse, bu, 20. yüzyılın şovenizmi ve faşizmidir. Antik Yunanistan’da Stoacılar, Epikurosçular veya Kinik filozoflardan daha az “vatansever” olarak düşünülebilir miydi? Hepsi farklı ideolojik görüşlere sahip “vatan” değil miydi? Felaketi getiren, milliyetçilerin görüşlerinin her iki topluma da zorla dayatılmasıdır.
II. Bölüm
Avrupa 01/01/2023
Tony Angastiniotis
…Komünistler, EOKA’nın kuruluşundan dışlandıklarına göre, örgütün dışında olduklarına göre, dolayısıyla da içeride olup bitenlerden bilgileri olmadığına göre, nasıl ihanet edebilirler ki?...
Bu suçlarla ilgili gerçeğin esas belgeleri, Yorgos Grivas’ın 25 Ocak 1958’de Kitium Metropoliti Anthimos’a yazdığı mektupta yer almaktadır: “İstesek de istemesek de komünistler bizim düşmanımızdır. Şimdiye kadar olduğu gibi, kararlarıyla milli sorunu etkileme gücüne sahip olmamaları için, siyasi bir varlık olarak onları yok etmek tavsiye edilir.” Komünistlerin öldürülme sebebi budur. Ne de olsa Hitit Grivas, komünistlere karşı nefretini hiçbir zaman gizlemedi ve bunu hem Yunanistan’da hem de Kıbrıs’ta yaptıklarıyla kanıtladı.
Kıbrıslı Türk solcuların TMT tarafından öldürülmesi hiçbir zaman Kıbrıs Türk toplumu öğrencilerinin kulağına gelmediği gibi, bunlar okul müfredatında da yer almaz... Tarihin yarısı, halının altına süpürüldü… Milli zihniyet, kreşten liseye kadar işlenir ve basının büyük bir kısmıyla iş birliği içinde, siyasi kürsülerde yaşam boyu öğrenme olarak devam eder… Özellikle ailenin, üyeleri üzerinde telafi edici bir etkisi yoksa, milliyetçiliğe eğilim kaçınılmazdır…
Milliyetçiler, Thermopile’yi korumak ve ırkın saflığını muhafaza etmek için ulusun kurtarıcıları olduklarına inanırlar… Kendilerine göre, tarihsel gerçeği halka açıklayabilecek ve yorumlayabilecek olanlar, sadece onlardır... “Vatan- Din- Aile” sloganıyla, topluma, milliyetçiliğin millet sevgisi olduğu mesajını vermeye çalışırlar. Dolayısıyla da milletini ve vatanını sevmenin neresi yanlış?
Kültüründe gamalı haçları ön plana çıkaran, faşist selamları benimseyen, hatta bunları antik Yunan sembolü olarak sunan bu milliyetçilik, ne kadar “masum” ve “vatanseverdir”? Milliyetçi futbol kulüplerinin taraftarlarının duvarlarına ve pankartlarına yazılan “EOKA B tekrar vur” gibi sloganların, darbe ve savaş anılarının halkın hafızasında hala taze olduğu bir Kıbrıs’ta yeri nedir? Milliyetçiliğin ifade ettiği tüm bu ırkçı ve yabancı fobisi söylemin, korunduğu varsayılan Hıristiyan değerleriyle ne alakası var?
Milliyetçi Kıbrıs Rumlarının büyük bir tutkuyla ilan ettikleri “Tek bir karış dahi olsa vatan toprağını vermeyeceğim” ifadesi ne anlama gelir? Kıbrıs vatanı kimdir? Toprağı ve insanları değil midir? Siyasi ideolojisi, dini inançları ve ırksal kökeni ne olursa olsun, tüm sakinleri değil midir? Kıbrıslı Türkler, Ortodoks inancını benimsemedikleri veya kendilerini ırksal olarak Yunanistan’a bağlı hissetmedikleri için vatan değil midirler? Ortodoks Hristiyan olmayan veya Yunanistan ile Enosis vizyonunu benimsemeyen Kıbrıslılar, vatan değil midir?
Ne yazık ki darbe ve işgalde ölen Kıbrıslılar indirgenmiş vatandır ve bu indirgeme, sözde yemini tutanlardan gelmiştir. Milliyetçilerin görüşlerine katılmayanlara yönelik tehdit ve şantajlar vatanseverlik değildir ve antik Yunan demokrasi fikrinin ruhuyla da ilişkili değildir. Eğer böyle bir davranış herhangi bir şeyle ilişkilendirilebilirse, bu, 20. yüzyılın şovenizmi ve faşizmidir. Antik Yunanistan’da Stoacılar, Epikurosçular veya Kinik filozoflardan daha az “vatansever” olarak düşünülebilir miydi? Hepsi farklı ideolojik görüşlere sahip “vatan” değil miydi? Felaketi getiren, milliyetçilerin görüşlerinin her iki topluma da zorla dayatılmasıdır.