Tek bir karış dahi olsa vatan toprağını vermeyeceğim
I. Bölüm
Avrupa 26/12/2022
Tony Angastiniotis
Bu dönemde Kıbrıs Rum toplumu Noel’i, Kıbrıs Türk toplumu ise Kanlı Noel’i kutlar... Bu makaleyi yazmak için oturduğumda, iki Noel’den hangisinden bahsedeceğimi düşündüm… Aşırı tüketim ve Noel Baba olanından mı yoksa akıtılan kandan ve Agios Vasilios’taki toplu mezardan mı? Bu yüzden kitabımın bir bölümüne “tek bir karış dahi olsa vatan toprağını vermeyeceğim” adını vermeye karar verdim. Bu bölüm, milliyetçiliği ve bu konudaki düşüncelerimi ele almaktadır. Bölümün uzunluğu nedeniyle makale, üç bölüm halinde yayınlanacaktır.
------------------------------
Faşizm ruhun oksijenini çalar
ve canavarın ortaya çıkmasının yolunu açar…
Halkımız ıslah olmaz milliyetçiliğin bedelini ağır ödedi ve ödemeye de devam etmektedir. Milliyetçiler tercihlerini bize empoze ettiler. Birçok milliyetçi kategorisi olduğunu biliyorum ancak burada terimin akademik analizini yapma niyetinde değilim... Anavatanların her iki taraf üzerinde yarattığı etkinin bilinciyle, milliyetçiliğe Kıbrıs gerçeği üzerinden bakıyorum. Milliyetçiliği, faşizmden ve ırkçılıktan ayırmıyorum zira o, söylemiyle ve eylemiyle kendi yüzünü ortaya çıkarır…
Milliyetçilerin benimle hiçbir sorunu olmadı. Onlar gerçeği tehdit ediyorlar ve onu öldürmek istiyorlar. Belgeseldeki olayların gerçek olması veya BM raporlarında savaş suçu olarak not edilmiş olması önemli değil... Önemli olan, bunların öğrenilmemiş olmasıdır. Rum da Türk kadar barbarsa, biz kendi kendimizle nasıl yaşarız? Adına kadın ve çocukların öldürüldüğü bayrağı nasıl gururla dalgalandırırız? Yine de gezegende masum insanların kanıyla lekelenmemiş hiçbir bayrak yoktur. Gerçekte barbar halklar yoktur, barbar düşünce ekolleri vardır ve milliyetçilik de böyle bir ekoldür.
Milliyetçi, tarihsel unutulmuşluğa gömüldüğünü kaydederek, tarihsel hafızasına hakaret etmeye cüret edildiğinde tehditkâr olur... Kendine sakladığın sürece, ne bildiğinin hiçbir önemi yok… Sadece diğer topluluğa ait olanları değil, resmi anlatılarına karşı çıkmaya cesaret eden herkesi düşman olarak görürler... Tasos Isaak’ı öldüren aynı Türk milliyetçileri, Afrika gazetesi ofisine saldırdı ve Şener Levent’i defalarca ölümle tehdit etti. Kıbrıslı Türkleri Lefkoşa’daki kahvehanelerde döven aynı Kıbrıslı Rum milliyetçileri, beni de tehdit etti... Bu, sorunun yalnızca ırksal değil, aynı zamanda ideolojik olduğunu da kanıtlar…
1955’teki sömürgecilik karşıtı mücadeleden 1974’e kadar olan döneme bakacak olursak hem Kıbrıslı Rum hem de Kıbrıslı Türk milliyetçilerinin kendi görüşlerine katılmayanları ya da salt komünistleri öldürdüklerini görürüz... Tarih, siyaset sahnesine hâkim olan milliyetçi anlatıya uyacak şekilde kesilip biçildi. EOKA’nın sömürgecilik karşıtı mücadele sırasında Kıbrıslı Rum komünistlere yönelik cinayetleri, tarihin bir parçası değil midir? Bunların ders kitaplarında yer alması gerekmez mi? Tabii ki gerekmez! Çünkü özgürlük mücadelesinin kusursuz görüntüsünü bozarlar...
Hem de öldürülen komünistlerin hain oldukları hiçbir zaman kanıtlanmazken... Bunu kanıtlayabilselerdi, okul müfredatında önemli bir bölümü teşkil edecekti… Bundan emin olabilirsiniz... Komünistler, EOKA’nın kuruluşundan dışlandıklarına göre, örgütün dışında olduklarına göre ve içeride olup bitenlerden haberleri olmadığına göre, nasıl ihanet edebilirler ki?
I. Bölüm
Avrupa 26/12/2022
Tony Angastiniotis
Bu dönemde Kıbrıs Rum toplumu Noel’i, Kıbrıs Türk toplumu ise Kanlı Noel’i kutlar... Bu makaleyi yazmak için oturduğumda, iki Noel’den hangisinden bahsedeceğimi düşündüm… Aşırı tüketim ve Noel Baba olanından mı yoksa akıtılan kandan ve Agios Vasilios’taki toplu mezardan mı? Bu yüzden kitabımın bir bölümüne “tek bir karış dahi olsa vatan toprağını vermeyeceğim” adını vermeye karar verdim. Bu bölüm, milliyetçiliği ve bu konudaki düşüncelerimi ele almaktadır. Bölümün uzunluğu nedeniyle makale, üç bölüm halinde yayınlanacaktır.
------------------------------
Faşizm ruhun oksijenini çalar
ve canavarın ortaya çıkmasının yolunu açar…
Halkımız ıslah olmaz milliyetçiliğin bedelini ağır ödedi ve ödemeye de devam etmektedir. Milliyetçiler tercihlerini bize empoze ettiler. Birçok milliyetçi kategorisi olduğunu biliyorum ancak burada terimin akademik analizini yapma niyetinde değilim... Anavatanların her iki taraf üzerinde yarattığı etkinin bilinciyle, milliyetçiliğe Kıbrıs gerçeği üzerinden bakıyorum. Milliyetçiliği, faşizmden ve ırkçılıktan ayırmıyorum zira o, söylemiyle ve eylemiyle kendi yüzünü ortaya çıkarır…
Milliyetçilerin benimle hiçbir sorunu olmadı. Onlar gerçeği tehdit ediyorlar ve onu öldürmek istiyorlar. Belgeseldeki olayların gerçek olması veya BM raporlarında savaş suçu olarak not edilmiş olması önemli değil... Önemli olan, bunların öğrenilmemiş olmasıdır. Rum da Türk kadar barbarsa, biz kendi kendimizle nasıl yaşarız? Adına kadın ve çocukların öldürüldüğü bayrağı nasıl gururla dalgalandırırız? Yine de gezegende masum insanların kanıyla lekelenmemiş hiçbir bayrak yoktur. Gerçekte barbar halklar yoktur, barbar düşünce ekolleri vardır ve milliyetçilik de böyle bir ekoldür.
Milliyetçi, tarihsel unutulmuşluğa gömüldüğünü kaydederek, tarihsel hafızasına hakaret etmeye cüret edildiğinde tehditkâr olur... Kendine sakladığın sürece, ne bildiğinin hiçbir önemi yok… Sadece diğer topluluğa ait olanları değil, resmi anlatılarına karşı çıkmaya cesaret eden herkesi düşman olarak görürler... Tasos Isaak’ı öldüren aynı Türk milliyetçileri, Afrika gazetesi ofisine saldırdı ve Şener Levent’i defalarca ölümle tehdit etti. Kıbrıslı Türkleri Lefkoşa’daki kahvehanelerde döven aynı Kıbrıslı Rum milliyetçileri, beni de tehdit etti... Bu, sorunun yalnızca ırksal değil, aynı zamanda ideolojik olduğunu da kanıtlar…
1955’teki sömürgecilik karşıtı mücadeleden 1974’e kadar olan döneme bakacak olursak hem Kıbrıslı Rum hem de Kıbrıslı Türk milliyetçilerinin kendi görüşlerine katılmayanları ya da salt komünistleri öldürdüklerini görürüz... Tarih, siyaset sahnesine hâkim olan milliyetçi anlatıya uyacak şekilde kesilip biçildi. EOKA’nın sömürgecilik karşıtı mücadele sırasında Kıbrıslı Rum komünistlere yönelik cinayetleri, tarihin bir parçası değil midir? Bunların ders kitaplarında yer alması gerekmez mi? Tabii ki gerekmez! Çünkü özgürlük mücadelesinin kusursuz görüntüsünü bozarlar...
Hem de öldürülen komünistlerin hain oldukları hiçbir zaman kanıtlanmazken... Bunu kanıtlayabilselerdi, okul müfredatında önemli bir bölümü teşkil edecekti… Bundan emin olabilirsiniz... Komünistler, EOKA’nın kuruluşundan dışlandıklarına göre, örgütün dışında olduklarına göre ve içeride olup bitenlerden haberleri olmadığına göre, nasıl ihanet edebilirler ki?