Tanrı var mı?
Avrupa 29/01/2023
Tony Angastiniotis
Çok eski zamanlardan beri insanlığın kafasını kurcalayan bir sorudur, “tanrı var mı, yok mu?” sorusu… Aslında hiç kimse, sevginin ne anlama geldiğine dair mutlak bir yorum yapamayacağı gibi, bu soruyu da kesin olarak cevaplayamaz… Kesin olan şu ki, iki ayaklı varlık olan insan, dünyayı dolaşırken, tanrı ve aşk adına çok büyük suçlar işledi.
Kendi kişisel sürecim, birçok dini sistemdeki deneyimler ve çalışmalarla doludur. Birkaçından bahsetmek gerekirse, İncil, Kuran, Hint Vedaları, Budizm Kanunları, Taoizm Hint Şamanizm’i üzerinde çalıştım. Manastırlarda uyandım, camide diz çöktüm, dağların tepelerinde meditasyon yaptım ve şaman törenlerinde Tanrı’yı aradım. Buna rağmen, ebedi soruyu cevaplamaya çalışmayacağım. Ne de olsa benim neye inandığım ve bakış açımın ne olduğu önemli değil, eğer bunu ortaya koyarsam, defalarca tekrarlanan sonsuz tartışmaları tetikleyecektir. Tartışmasız tek gerçek, inancın insanda yok edilmesi zor ilkel bir unsur olduğudur ve ben bu içsel yolculuğu yapmaktan asla pişman olmadım.
Yeni başpiskoposun bazı yabancı düşmanı, ırkçı ve milliyetçi açıklamalarını dinledim. Sanki onun tanrısı, her yerde bulunan Ortodoksların ve Kıbrıslı Rumların iyiliğini düşünen bir Ortodoks Hıristiyan’dır… Aynı frekansta konuşan bir halifelik imamından (IŞİD) da benzer bir konuşma duymuştum. Tek fark, tanrıyı, kutsal bir savaşta gâvurları yok edecek bir Müslüman olarak göstermesiydi. Yani tüm insanları yaratan tanrı, sadece şu ve bu dinin belirli bir mezhebini kurtarmayı seçti ve geri kalanlar, üçüncü koridor sağdan altıncı kazan...
Piskoposun ve imamın sözlerini düşündüğümde, insanın neden tanrının varlığı ya da yokluğu sorusuna etkili bir şekilde cevap veremediğini anladım. En başta, çıplak gerçeği söyleyip söylemediğimi bilmediğimi kabul edeceğim, sadece noktaları birleştirmeye çalışıyorum.
Tanrı yoksa, onun adına süslü püslü ıvır zıvırlarla öyle büyük bir dinî bayram düzenlenmiştir ki, bazıları vicdanın merkezinden kitleleri manipüle edebilmektedir. Bu, dinin muazzam bir başarısıdır ve bilim bile tüm gelişimi içinde bunu başaramamıştır. İmam, papaz, guru sözleri büyük değer kazanıyor ve inanıp araştırma yapmıyorsun. “Tanrı’nın sözcüsü” dogmasına körü körüne itaat edersin ve asla sorgulamazsın… Bu yetmez, gururdan da göğsün kabarır… Sen olası bir tanrının özel çocuğusun... Aslında tanrıya inanmıyorsun, onunla hiç tanışmadığın için olasılığa inanıyorsun... Bu bile dinin büyük bir başarısıdır.
Tanrı varsa, onun sözde varlığını öne çıkaran bu din, insanın onu görebilmesine engeldir. Tanrı ile insan arasına rahiplerden, mollalardan, hahamlardan, gurulardan ve şamanlardan, kiliselerden, camilerden, tapınaklardan, törenlerden, tütsülerden, tütsülerden, papaz atkılarından, sarıklardan, mumlardan, tespihlerden, ikonlardan, kutsal taşlardan, sembollerden, kutsal kanunlardan oluşan bir duvar dikildi. Ve Tanrı aşkına, onu bu kaosun içinde nerede bulabilirsin? Ya Tanrı komşunun mezhebinden yanaysa ve sen karşı tarafta doğmuşsan? Ama gerçekten varsa, yerini tüm bu dini kaostan tamamen ayırırdı düşünüyorum. Muhtemelen, ‘beni bulmak istiyorsanız, kalbinizi arayın’ derdi.
İncelediğim tüm antikler arasında en sevdiğim, “Hayatını basitleştir. Kendi özünü kucakla. Sonsuzluğa atla ve evini yap” diyen Lao Tzu’dur. Eğer bunu yapıyorsak, bizi ayrı tutan nedir kardeşlerim?
Avrupa 29/01/2023
Tony Angastiniotis
Çok eski zamanlardan beri insanlığın kafasını kurcalayan bir sorudur, “tanrı var mı, yok mu?” sorusu… Aslında hiç kimse, sevginin ne anlama geldiğine dair mutlak bir yorum yapamayacağı gibi, bu soruyu da kesin olarak cevaplayamaz… Kesin olan şu ki, iki ayaklı varlık olan insan, dünyayı dolaşırken, tanrı ve aşk adına çok büyük suçlar işledi.
Kendi kişisel sürecim, birçok dini sistemdeki deneyimler ve çalışmalarla doludur. Birkaçından bahsetmek gerekirse, İncil, Kuran, Hint Vedaları, Budizm Kanunları, Taoizm Hint Şamanizm’i üzerinde çalıştım. Manastırlarda uyandım, camide diz çöktüm, dağların tepelerinde meditasyon yaptım ve şaman törenlerinde Tanrı’yı aradım. Buna rağmen, ebedi soruyu cevaplamaya çalışmayacağım. Ne de olsa benim neye inandığım ve bakış açımın ne olduğu önemli değil, eğer bunu ortaya koyarsam, defalarca tekrarlanan sonsuz tartışmaları tetikleyecektir. Tartışmasız tek gerçek, inancın insanda yok edilmesi zor ilkel bir unsur olduğudur ve ben bu içsel yolculuğu yapmaktan asla pişman olmadım.
Yeni başpiskoposun bazı yabancı düşmanı, ırkçı ve milliyetçi açıklamalarını dinledim. Sanki onun tanrısı, her yerde bulunan Ortodoksların ve Kıbrıslı Rumların iyiliğini düşünen bir Ortodoks Hıristiyan’dır… Aynı frekansta konuşan bir halifelik imamından (IŞİD) da benzer bir konuşma duymuştum. Tek fark, tanrıyı, kutsal bir savaşta gâvurları yok edecek bir Müslüman olarak göstermesiydi. Yani tüm insanları yaratan tanrı, sadece şu ve bu dinin belirli bir mezhebini kurtarmayı seçti ve geri kalanlar, üçüncü koridor sağdan altıncı kazan...
Piskoposun ve imamın sözlerini düşündüğümde, insanın neden tanrının varlığı ya da yokluğu sorusuna etkili bir şekilde cevap veremediğini anladım. En başta, çıplak gerçeği söyleyip söylemediğimi bilmediğimi kabul edeceğim, sadece noktaları birleştirmeye çalışıyorum.
Tanrı yoksa, onun adına süslü püslü ıvır zıvırlarla öyle büyük bir dinî bayram düzenlenmiştir ki, bazıları vicdanın merkezinden kitleleri manipüle edebilmektedir. Bu, dinin muazzam bir başarısıdır ve bilim bile tüm gelişimi içinde bunu başaramamıştır. İmam, papaz, guru sözleri büyük değer kazanıyor ve inanıp araştırma yapmıyorsun. “Tanrı’nın sözcüsü” dogmasına körü körüne itaat edersin ve asla sorgulamazsın… Bu yetmez, gururdan da göğsün kabarır… Sen olası bir tanrının özel çocuğusun... Aslında tanrıya inanmıyorsun, onunla hiç tanışmadığın için olasılığa inanıyorsun... Bu bile dinin büyük bir başarısıdır.
Tanrı varsa, onun sözde varlığını öne çıkaran bu din, insanın onu görebilmesine engeldir. Tanrı ile insan arasına rahiplerden, mollalardan, hahamlardan, gurulardan ve şamanlardan, kiliselerden, camilerden, tapınaklardan, törenlerden, tütsülerden, tütsülerden, papaz atkılarından, sarıklardan, mumlardan, tespihlerden, ikonlardan, kutsal taşlardan, sembollerden, kutsal kanunlardan oluşan bir duvar dikildi. Ve Tanrı aşkına, onu bu kaosun içinde nerede bulabilirsin? Ya Tanrı komşunun mezhebinden yanaysa ve sen karşı tarafta doğmuşsan? Ama gerçekten varsa, yerini tüm bu dini kaostan tamamen ayırırdı düşünüyorum. Muhtemelen, ‘beni bulmak istiyorsanız, kalbinizi arayın’ derdi.
İncelediğim tüm antikler arasında en sevdiğim, “Hayatını basitleştir. Kendi özünü kucakla. Sonsuzluğa atla ve evini yap” diyen Lao Tzu’dur. Eğer bunu yapıyorsak, bizi ayrı tutan nedir kardeşlerim?