TONY-DIRECT
  • αρχικη
  • Γυμνη Αληθεια
  • Çıplak Gerçek
  • ΒΙΒΛΙΟ
  • ΚΕΙΜΕΝΑ
  • video
  • Επαφη-Contact

Çıplak Gerçek

Picture
Özgürlük
Avrupa 12/03/2023
Tony Angastiniotis
​


Gün ağarırken, beni bir tepede ilk karşılayan güneş oldu…  Sesler, kokular ve görüntü içinde metafizik bir huşu gibi, tüm yaşam döngüsü, bir gün doğumunda gözler önüne serildi… İlk ışınlar çatıları okşadı ve bir horoz öttü… Doğum… Hayatın başlangıcı… Yedi mühürlü bir sır gibi içinde saklanan ilk nefes, gün batımını getirecek son nefes... 
 
Her tür kanatlı, övgüye katkıda bulunmak için aniden sessiz bitki örtüsünden uçtu… Sabah türküsünün ilahisine, içe işleyen bir mırıltı eklendi… Kırlangıçlar geldi... Bahar… Aklıma hemen bir süredir yanımda oturan ve fark etmediğim bir yılan geldi, tavşan kulağı ile süslenmiş kayanın çatlağı içine kaydı… Arka plandan, uyumu bozan bir motor uğultusu geldi... İki ayaklı canavar uyandı. Güneşi heyecanla bekledi, yaşama şükretmek için değil, kendi türünü bile yok etmek ve parçalamak için… Zaman var... Nefret etmeyi, küfretmeyi, yok etmeyi, egemen olmayı, zengin olmayı, egosunu piramitin en tepesine koymayı başarır...
  
Genç bir karga, nöbet tutacağı en iyi dalı bulmak için başımın üzerinde üç daire çizdi… İyi nişan alacak mı? Eşini bulabilecek mi? Amacını gerçekleştirebilecek mi? Hayatının döngüsü kanatlarına ne yazacak? Görevinin peşinden mi gidecek, yoksa tüm potansiyeli kullanılmamış halde leşinde mi bulunacak? Kendi çıplak gerçeği ne olacak... Fethedemediği gökler, mırıldanmadığı şarkılar, cesaret edemediği uçuşlar, çizmediği tablolar, yazmadığı kitaplar mı? 
 
Ve güneş çan kulesinin üzerinde yükselirken, altın bir parıltı, haçla oynuyordu... İnsan, ışığı güneşin ötesinde arayan tek türdür. Gözlerimi kapattım, zihnim, insanlığın yozlaşma döngüsünden kurtulmak için verdiği içsel mücadeleye şekil verdi. Himalayaların zirvesine dokundum ve insanın, Buda’nın altın heykeli önünde mütevazi bir şekilde yalvardığını ve Ganj’ın kirli nehirlerinin günahını temizlemeye çalıştığını gördüm. Müslüman bir anne, Hz. Peygamber’in kabrindeki kilidi, bir Hıristiyan’ın Meryem Ana ikonasını öptüğü şefkatle öptü. Zerdüşt alevlerle oynuyordu ve şaman, adaçayı yapraklarını yakarak şeytanları yatıştırmaya çalışıyordu. Tarihin çarkında tanrılar üreten, tapınaklar ve mabetler inşa eden umut, ruha beden dışında bir mesken arıyor... 
 
İnce bir çığlık yolculuğu kesti… Bir şahin çatıların üzerinden süzülerek ortaya çıktı ve yükselen güneşin parıltısında yol alırken gözden kayboldu… Kimseye izahat borcu olmayan yalnız bir savaşçı gibi yolculuğunu sonlandırdı ve atalarının yolunu tuttu… Ah, onun bu referansız özgürlüğünü nasıl da kıskanıyordum… İşte, bunu takip et, diye haykırdı kalbim… Güneşte kaybol ve sonsuza dek özgür ol... 
 
Özgürlük olmadan, aklın ve kalbin kanatları olmadan, iradenin kuyruğu olmadan, sen bir varlık değilsin… Senden sorumluluğunu alarak, gücünü de aldılar. Sen, kafesin ne kadar geniş olduğundan böbürlenen, devlet kafesine hapsolmuş bir kuşsun… Sana mutasyona uğramış tohumlar ve musluk suyu verirler, o zaman akan nehirleri ve sana ait sonsuz gökyüzünü unutursun… Kendi hayallerini gömdüğün kafeste, çocuklarına, onların hırslarına nasıl uyum sağlayacaklarını öğreteceksin… Seni yıllardır takip ediyorum, tanıyorum. Bir din yaratacaksın ve içine ovalar göller çizeceksin… Bunların hepsinin var olduğuna söz vereceksin ama ahirette...  Ve onları fethetmenin tek yolu, sakinleşene kadar kafeste kalıp kurallara uymaktır…
 
Belki de özgürleşmek istemiyorsun, zira o zaman gerçek kimliğini aramak zorunda kalacaksın ve keşfedebileceklerin sizi korkutuyor. Etnik kafesinle ve yuvana can koyanlarla böyle tanımlanmayı tercih ediyorsun…
Çıplak Gerçek
Proudly powered by Weebly
  • αρχικη
  • Γυμνη Αληθεια
  • Çıplak Gerçek
  • ΒΙΒΛΙΟ
  • ΚΕΙΜΕΝΑ
  • video
  • Επαφη-Contact