Bölünmenin gölgesinde
Avrupa 26/02/2023
Tony Angastiniotis
Kıbrıs’ımız, dalgalı sularda rüzgârın savurduğu bir gemi gibi, kalıcı olarak ne zaman dibe vuracağını asla bilemezsin… Bir avuç baş tayfa gemiye kaptanlık yapar ve gemiyi güvenli bir limana yönlendirmek yerine, dümeni kimin kontrol edeceği ve en iyi kamaraları kimin alacağı konusunda hiç bitmeyen bir kavga yaşanır… Sonuç olarak, halk ambarlarda uyur ve ilk kamarada yaşayan on varlıklı aile, gemiyi sürekli bir kargaşa içinde tutmaya çalışır… Makyavelist “böl ve yönet” sözüne sadık kalan ilk sıradaki “sponsorlar” dümenden duty free’ye kadar her şeyi kontrol ederler…
Dümene geçen ve önümüzdeki beş yıl boyunca kaptan rolünü oynayacak olan yeni baş tayfa Nikos Hristodulidis, seçim kampanyasının sponsorlarını açıklamayan tek kişi idi. Hristodululdis’in mali olarak Rus zenginler ve Kilise tarafından desteklendiği söyleniyor, ancak bunu belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Hristodulidis’in seçim sponsorlarının ayrıntılarını açıklamayı reddetmesi bile başlı başına çok şey anlatmaktadır. Kesin olan şey, sanayicilerin ve ekonomik elitlerin alenen onu desteklediğidir. Ekonomi konusundaki tezleri, işverenlerin ve bankaların lehine, işçilerin çıkarları aleyhine olmasına rağmen -bunu hiç saklamadı- yine de seçilmesiyle çıkarları zarar görecek olan gündelikçi işçiler tarafından da desteklendi. Yıllar geçtikçe, yaşadığımız ambarın sefaletinde kurumsallaştığımızı ve temiz hava almaktan korktuğumuzu söyleyebilirim...
Ancak onu destekleyen siyasi güçlere de bakmalıyız, zira bu onun Kıbrıs konusundaki duruşu ile de alakalıdır. Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin hiçbir planı asla kabul etmeyen sağın tüm retçi cephesi ve aşırı sağın “Tsoliades’leri” Nikos Hristodulidis’i destekledi. Tabii ki, tarihte iki devletli çözümü masaya koyan ilk Kıbrıs Rum baş tayfa, akıl hocası Nikos Anastasiadis’in de desteğini aldı. Anastasiadis’in tek kaygısı elbette, yolsuzluktan yargılanmaktan kaçınmaktı.
Yarım asırdır bölünmenin gölgesinde yaşıyoruz. Halkın oyuyla değil, silah gücüyle dayatılan, ancak oy gücüyle sürdürülen bir bölünme... Çıplak gerçek şu ki, şu anda her iki toplumda da sağ üstün durumdadır. Recep Tayyip Erdoğan’ın gölgesindeki Hristodulidis ve Tatar ile adanın yeniden birleşeceğine inanmak, aşırı bir komplo teorisine inanmak gibidir. Meğerki iki devletli çözümü kabul edelim…
Hristodulidis’in seçilmesini destekleyen güçler, çözüme inanan ve iki toplumlu temasları destekleyen bizlere, vatan haini ve Türk tohumu diyorlar. Bizi tehdit ediyorlar, bize küfrediyorlar, hatta bazıları barikatların kapatılmasını istiyor. Evet, Hristodulidis’i, duvarlara Nazi haçları çizen, “EOKA B Tekrar Vur” ve “Grivas yaşıyor” gibi sloganlar yazan süper vatanseverler de destekledi. Böylesi bir arapsaçı durumla, yeniden birleşmeyi beklemek, Beckett’in Godot’sunu beklemek gibidir.
Artık yukarıdan bir çözüm beklemiyorum. Yarım asırdır politikacılar özlü hiçbir sonuç olmadan konuşuyorlar. Biri “evet” dediğinde, diğeri “hayır” diyecektir. Halk ambarlardan çıkıp geminin ilk kamarasını ve dümenini ele geçirmeye karar vermezse, Kıbrıs sorunu asla çözülmeyecektir.
Bir arkadaşım, “seçimler bitti, şimdi ne olacak?” sorusunu sordu. “Karnaval şimdi başlıyor.”
Avrupa 26/02/2023
Tony Angastiniotis
Kıbrıs’ımız, dalgalı sularda rüzgârın savurduğu bir gemi gibi, kalıcı olarak ne zaman dibe vuracağını asla bilemezsin… Bir avuç baş tayfa gemiye kaptanlık yapar ve gemiyi güvenli bir limana yönlendirmek yerine, dümeni kimin kontrol edeceği ve en iyi kamaraları kimin alacağı konusunda hiç bitmeyen bir kavga yaşanır… Sonuç olarak, halk ambarlarda uyur ve ilk kamarada yaşayan on varlıklı aile, gemiyi sürekli bir kargaşa içinde tutmaya çalışır… Makyavelist “böl ve yönet” sözüne sadık kalan ilk sıradaki “sponsorlar” dümenden duty free’ye kadar her şeyi kontrol ederler…
Dümene geçen ve önümüzdeki beş yıl boyunca kaptan rolünü oynayacak olan yeni baş tayfa Nikos Hristodulidis, seçim kampanyasının sponsorlarını açıklamayan tek kişi idi. Hristodululdis’in mali olarak Rus zenginler ve Kilise tarafından desteklendiği söyleniyor, ancak bunu belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Hristodulidis’in seçim sponsorlarının ayrıntılarını açıklamayı reddetmesi bile başlı başına çok şey anlatmaktadır. Kesin olan şey, sanayicilerin ve ekonomik elitlerin alenen onu desteklediğidir. Ekonomi konusundaki tezleri, işverenlerin ve bankaların lehine, işçilerin çıkarları aleyhine olmasına rağmen -bunu hiç saklamadı- yine de seçilmesiyle çıkarları zarar görecek olan gündelikçi işçiler tarafından da desteklendi. Yıllar geçtikçe, yaşadığımız ambarın sefaletinde kurumsallaştığımızı ve temiz hava almaktan korktuğumuzu söyleyebilirim...
Ancak onu destekleyen siyasi güçlere de bakmalıyız, zira bu onun Kıbrıs konusundaki duruşu ile de alakalıdır. Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin hiçbir planı asla kabul etmeyen sağın tüm retçi cephesi ve aşırı sağın “Tsoliades’leri” Nikos Hristodulidis’i destekledi. Tabii ki, tarihte iki devletli çözümü masaya koyan ilk Kıbrıs Rum baş tayfa, akıl hocası Nikos Anastasiadis’in de desteğini aldı. Anastasiadis’in tek kaygısı elbette, yolsuzluktan yargılanmaktan kaçınmaktı.
Yarım asırdır bölünmenin gölgesinde yaşıyoruz. Halkın oyuyla değil, silah gücüyle dayatılan, ancak oy gücüyle sürdürülen bir bölünme... Çıplak gerçek şu ki, şu anda her iki toplumda da sağ üstün durumdadır. Recep Tayyip Erdoğan’ın gölgesindeki Hristodulidis ve Tatar ile adanın yeniden birleşeceğine inanmak, aşırı bir komplo teorisine inanmak gibidir. Meğerki iki devletli çözümü kabul edelim…
Hristodulidis’in seçilmesini destekleyen güçler, çözüme inanan ve iki toplumlu temasları destekleyen bizlere, vatan haini ve Türk tohumu diyorlar. Bizi tehdit ediyorlar, bize küfrediyorlar, hatta bazıları barikatların kapatılmasını istiyor. Evet, Hristodulidis’i, duvarlara Nazi haçları çizen, “EOKA B Tekrar Vur” ve “Grivas yaşıyor” gibi sloganlar yazan süper vatanseverler de destekledi. Böylesi bir arapsaçı durumla, yeniden birleşmeyi beklemek, Beckett’in Godot’sunu beklemek gibidir.
Artık yukarıdan bir çözüm beklemiyorum. Yarım asırdır politikacılar özlü hiçbir sonuç olmadan konuşuyorlar. Biri “evet” dediğinde, diğeri “hayır” diyecektir. Halk ambarlardan çıkıp geminin ilk kamarasını ve dümenini ele geçirmeye karar vermezse, Kıbrıs sorunu asla çözülmeyecektir.
Bir arkadaşım, “seçimler bitti, şimdi ne olacak?” sorusunu sordu. “Karnaval şimdi başlıyor.”