Abra Kadabra
Avrupa 02/10/2022
Kıbrıs’ın, uluslararası platformda kara para aklama adası olarak tanınması hiç de tesadüf değil… Kıbrıs, saklanacak bir yer arayan her milyoner dolandırıcı için bir vergi cenneti… Biz, bir hasıraltı etme adasıyız… Bunca yıllık yolsuzluktan sonra o kadar uzman olduk ki Kolombiyalı uyuşturucu baronları bile bize güvenebilirler... Neredesin Pablo Escobar, sana vatandaşlık ve araba yıkayıcısı verelim?
Barikatların her iki tarafındaki turistlik broşürlerde “Paradise Island” yazıyor. Kimin için cennet? Hayatını kurmak isteyen ortalama bir Kıbrıslı genç için değil elbette… Faturalarını ödemek ve başlarının üstünde bir çatı olması için mücadele eden gündelik işçiler için de değil… Yoksulluk maaşı ve emekli maaşı alanlar, aynı zamanda geri ödeyemeyecekleri kredileri olanlar için broşürde “Hell Island” yazıyor. Turistler, büyük avukatlar, bankacılar, büyük iş insanları ve hasıraltı yapılmasına öncülük eden politikacılar için Paradise Island’dır.
Yannis Agiayannis yemek için bir somon ekmek çalar ve onu hapse atarlar… Elektrik faturası üç katına çıktığı için, küçük işetme sahibi vergisini ödeyemiyor… Haysiyetten yoksun, çizgili pijamayla, Yannis’in altındaki yatakta, duvara çizgiler çizerek… Kendimizi kandırmayalım… Belki de hapishane Kıbrıs’ta bugün en güvenli yerdir… En azından hücrede tok uyursun…
Beyaz yakalı suçluların böyle sorunları yoktur… Onlar hokkabazdır… Tüm ulusları soyabilirler ve onu temize çıkarabilirler… Temiz derken, ikonlardaki azizler gibi masum demek istiyorum. Halk onları görüyor ve onların elini eteğini öpmeye, bir selfie çekip çağımızın kutsal ikonu Instagram’da paylaşmak için yarışıyor... Üç yüz milyonu bir şapkaya koyabiliyorlar, sopalarıyla üç kez vurup “abra kadabra” diyorlar ve şapkayı ters çevirdiklerinde içinden pembe kurdeleli bir tavşan çıkıyor. Sen de bu gösteriyi izlemek için onlara para ödüyorsun… Cennette hiçbir şey bedava değildir… Bunu bize başpiskopos da teyit etti. Bir röportajında “tanrı kimseyi bedavaya kurtarmaz” demişti. Beş tambura dört okka…
Dolayısıyla bu beyaz yakalı hokkabazlar zimmete para geçirebilirler, milyonları kaçırabilirler, görevi kötüye kullanabilirler, haksız rekabet edebilirler, rüşvet alabilirler, sonra da hepsini şapkaya atabilirler… Sopayla üç vuruş, abra kadabra, şapkayı ters çeviriyorlar ve içinden ne çıkıyor? Vatansever konuşmalar ve havada sallanan bayraklar… Şuna dikkat edin… Onların zengin olmaları ve halkın aç olması her zaman başkasının suçudur. Banka krizi suçluydu, sonra suçlu covid oldu, şimdi Ukrayna’daki savaş suçlu ve bu böyle devam edip gider… Ne yazık ki, kapitalizmin çürümüş sistemi suçludur...
Geçen gün Nikos Anastasiadis’i sihir yaparken gördüm… Copperfield’in, Özgürlük Anıtı’nı yok ettiğinden beri böyle bir numara görmedim. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda konuşuyordu ve neredeyse salondaki herkesi görünmez yaptı. Sanki boş sandalyelere konuşuyordu. Recep Tayyip Erdoğan bile bu kadar insanı bir anda yok edemezdi. Bir yıl daha Cumhurbaşkanı olsaydı, tüm binayı yok edecekti. Sandalyelere ne kadar iyi konuştuğuna dair basında büyük bir curcuna vardı. Antonio Manuel de Oliveira Guterres’i Kıbrıs sorununa gerçekten bir çözüm istediğine ikna etmeyi başarsaydı, o zaman hokkabazlıktan kurtulmuş olurduk ve şimdi bir mucizeden bahsediyor olurduk.
Şimdi ben nasıl, hasıraltı etmekten ve ekonomiden başladım ve Kıbrıs sorunu ile bitirdim? Çıplak gerçeği söylemek gerekirse, ben de bilmiyorum. Bana tüm sosyal ve siyasi sorunlara bir çözüm yolu bulmam için, lanet olası parayı takip etmem gerektiğini söylediler. Sorun şu ki, tünelin sonuna yaklaştığım anda birisi “abra kadabra” diyor ve her şey sihirli bir şekilde Paradise Island’da hasıraltı ediliyor…
Tony Angastiniotis
Avrupa 02/10/2022
Kıbrıs’ın, uluslararası platformda kara para aklama adası olarak tanınması hiç de tesadüf değil… Kıbrıs, saklanacak bir yer arayan her milyoner dolandırıcı için bir vergi cenneti… Biz, bir hasıraltı etme adasıyız… Bunca yıllık yolsuzluktan sonra o kadar uzman olduk ki Kolombiyalı uyuşturucu baronları bile bize güvenebilirler... Neredesin Pablo Escobar, sana vatandaşlık ve araba yıkayıcısı verelim?
Barikatların her iki tarafındaki turistlik broşürlerde “Paradise Island” yazıyor. Kimin için cennet? Hayatını kurmak isteyen ortalama bir Kıbrıslı genç için değil elbette… Faturalarını ödemek ve başlarının üstünde bir çatı olması için mücadele eden gündelik işçiler için de değil… Yoksulluk maaşı ve emekli maaşı alanlar, aynı zamanda geri ödeyemeyecekleri kredileri olanlar için broşürde “Hell Island” yazıyor. Turistler, büyük avukatlar, bankacılar, büyük iş insanları ve hasıraltı yapılmasına öncülük eden politikacılar için Paradise Island’dır.
Yannis Agiayannis yemek için bir somon ekmek çalar ve onu hapse atarlar… Elektrik faturası üç katına çıktığı için, küçük işetme sahibi vergisini ödeyemiyor… Haysiyetten yoksun, çizgili pijamayla, Yannis’in altındaki yatakta, duvara çizgiler çizerek… Kendimizi kandırmayalım… Belki de hapishane Kıbrıs’ta bugün en güvenli yerdir… En azından hücrede tok uyursun…
Beyaz yakalı suçluların böyle sorunları yoktur… Onlar hokkabazdır… Tüm ulusları soyabilirler ve onu temize çıkarabilirler… Temiz derken, ikonlardaki azizler gibi masum demek istiyorum. Halk onları görüyor ve onların elini eteğini öpmeye, bir selfie çekip çağımızın kutsal ikonu Instagram’da paylaşmak için yarışıyor... Üç yüz milyonu bir şapkaya koyabiliyorlar, sopalarıyla üç kez vurup “abra kadabra” diyorlar ve şapkayı ters çevirdiklerinde içinden pembe kurdeleli bir tavşan çıkıyor. Sen de bu gösteriyi izlemek için onlara para ödüyorsun… Cennette hiçbir şey bedava değildir… Bunu bize başpiskopos da teyit etti. Bir röportajında “tanrı kimseyi bedavaya kurtarmaz” demişti. Beş tambura dört okka…
Dolayısıyla bu beyaz yakalı hokkabazlar zimmete para geçirebilirler, milyonları kaçırabilirler, görevi kötüye kullanabilirler, haksız rekabet edebilirler, rüşvet alabilirler, sonra da hepsini şapkaya atabilirler… Sopayla üç vuruş, abra kadabra, şapkayı ters çeviriyorlar ve içinden ne çıkıyor? Vatansever konuşmalar ve havada sallanan bayraklar… Şuna dikkat edin… Onların zengin olmaları ve halkın aç olması her zaman başkasının suçudur. Banka krizi suçluydu, sonra suçlu covid oldu, şimdi Ukrayna’daki savaş suçlu ve bu böyle devam edip gider… Ne yazık ki, kapitalizmin çürümüş sistemi suçludur...
Geçen gün Nikos Anastasiadis’i sihir yaparken gördüm… Copperfield’in, Özgürlük Anıtı’nı yok ettiğinden beri böyle bir numara görmedim. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda konuşuyordu ve neredeyse salondaki herkesi görünmez yaptı. Sanki boş sandalyelere konuşuyordu. Recep Tayyip Erdoğan bile bu kadar insanı bir anda yok edemezdi. Bir yıl daha Cumhurbaşkanı olsaydı, tüm binayı yok edecekti. Sandalyelere ne kadar iyi konuştuğuna dair basında büyük bir curcuna vardı. Antonio Manuel de Oliveira Guterres’i Kıbrıs sorununa gerçekten bir çözüm istediğine ikna etmeyi başarsaydı, o zaman hokkabazlıktan kurtulmuş olurduk ve şimdi bir mucizeden bahsediyor olurduk.
Şimdi ben nasıl, hasıraltı etmekten ve ekonomiden başladım ve Kıbrıs sorunu ile bitirdim? Çıplak gerçeği söylemek gerekirse, ben de bilmiyorum. Bana tüm sosyal ve siyasi sorunlara bir çözüm yolu bulmam için, lanet olası parayı takip etmem gerektiğini söylediler. Sorun şu ki, tünelin sonuna yaklaştığım anda birisi “abra kadabra” diyor ve her şey sihirli bir şekilde Paradise Island’da hasıraltı ediliyor…
Tony Angastiniotis